Eckhart Tolle - bu anın gücü - bölüm 2

Share

http://www.dunyaana.com/images/adana39-b.jpgEgonun en büyük düşmanı bu andır. Diğer bir deyişle hayatın kendisidir.

Zaman birbirini izleyen, bazıları ‘ iyi’ ve bazıları ‘kötü’ sonsuz dakikalar olarak algılanır. Ancak daha yakından, kendi o anki tecrübeniz vasıtasıyla bakarsanız sandığınız kadar çok dakika olmadığını görürsünüz. Bir tek bu anın olduğunu keşfedersiniz. Hayat, daima şimdidir. Bütün hayatınız bu sabit ‘ Şimdi’ye yayılır. Geçmiş ya da gelecek dakikalar bile sadece siz onları hatırladığınızda ya da beklediğinizde var olur ve bunu var olan tek anda onları düşünerek yaparsınız: Bu anda.

O halde bize neden pek çok dakika varmış gibi gelir? Çünkü bu an, olanlarla ve içerikleriyle karıştırılır. Şimdinin alanı o alanda gerçekleşenlerle karıştırılır. Bu anın içerikle karıştırılması yalnızca zaman yanılsamasına değil aynı zamanda ego yanılsamasına da sebep olur.

Her şey zamana tabi gibi görünür, oysa her şey ‘ Şimdi’de olur. Asıl çelişki budur. Baktığınız her yerde, zaman gerçeği hakkında pek çok durumsal kanıt görürsünüz: Çürüyen bir elma, otuz yıl önce çekilen bir fotoğrafınızla banyo aynasında gördüğünüz yüzünüzün kıyaslaması. Ama tek bir dolaysız kanıt bulamazsınız. Zamanın kendisini asla deneyimleyemezsiniz. Yalnızca bu anı ya da bu anda olanları deneyimleyebilirsiniz. Sadece dolaysız kanıtlardan yola çıkıldığında zaman diye bir şey yoktur. Tek var olan bu andır.

Herhangi bir şey ya da olay ‘ Şimdi’nin aldığı biçimdir. İçinizde bu biçime direndiğiniz sürece dünya sizi biçimin ötesindeki kimliğinizden, olduğunuz tek biçimsiz hayattan ayıran aşılmaz bir engele dönüşür. ‘ Şimdi’nin aldığı biçime içsel bir evet derseniz o biçim biçimsizliğe açılan bir kapı olur. Tanrı ile dünyayı ayıran engel ortadan kalkar.

Olanlara direnirseniz olanların merhametine kalırsınız. Mutluluğunuza ve mutsuzluğunuza dünya karar verir.

Çoğu egonun çelişkili arzuları vardır. Farklı zamanlarda farklı şeyler isterler ya da ne istediklerini bile bilmezler. Bir tek ne istemediklerini bilirler ki aslında tek gerçek odur: Bu an.

Gerçekle uyum içinde olmak, olanlara karşı içsel bir direniş göstermemektir. Bu olanları zihninizde iyi ya da kötü diye etiketlemek yerine oldukları gibi kabul etmek anlamına gelir. Böyle yaparak hayatınıza değişiklik getirmek için harekete geçmeyeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Aksine, hareketlerinizin temelinde bu anla içsel uyum varsa hareketleriniz Hayatın bilgeliğiyle güçlenir.

Endişe ya da stres hissettiğinizde dış amaç devreye girmiş ve iç amacınızı görme yeteneğinizi yitirmişsiniz demektir. Önceliğinizin bilinçlilik durumunuz olduğunu, diğer her şeyin bundan sonra geldiğini unutmuşsunuz demektir. Endişe, stres ya da diğer hisler neden kaynaklanır? Bu ana sırt çevirmekten. Bunu neden yaparız? Başka bir şeyin önemli olduğunu düşündüğümüz için. Ana amacımızı unuttuğumuz için. Küçük bir hata, tek bir yanlış anlama ıstıraplarla dolu bir dünya yaratır.

‘ Şimdi’ üç şekilde egoyu tehdit eder: Sona yaklaştıran olarak, engel olarak ya da düşman olarak.

Hayatın bu anda aldığı biçime tepki verirseniz, ‘ Şimdi’yi bir araç, engel ya da düşman olarak görürseniz kendi biçimsel kimliğinizi, egonuzu güçlendirirsiniz. Ve dolayısıyla egonun tepkiselliğini. Tepkisellik nedir? Tepkiye bağımlı hale gelmek. Ne kadar tepkiselseniz biçiminizle o kadar iç içe geçersiniz. Biçimle özdeşleştikçe egonuz o kadar güçlenir. O zaman varlığınız biçiminin ötesinde ışıldayamaz. Ya da bu ışıltı ancak sönük bir ışıltı olur.

İnsanlar mutluluklarının olaylara bağlı olduğunu düşünür. Diğer bir deyişle biçime. Olayların evrendeki en değişken şey olduğunun farkına varmazlar. Bu ana ya olmaması gereken ama olmuş bir şeyle bozulmuş ya da olması gereken ama olmamış bir şeyle eksik kalmış olarak bakarlar. Ve hayatın özündeki derin kusursuzluğu, daima orada olan, olan ya da olmayanların, yani biçimin ötesindeki mükemmelliği kaçırırlar.

Bu anı kabul edin ve her biçimden daha derin, zamanın elinin değmediği mükemmelliği bulun.

Hayattaki en temel ve en önemli ilişkiniz ‘ Şimdi’yle olandır. Ya da ‘ Şimdi’nin aldığı biçimle olan. Eğer ‘ Şimdi’yle ilişkiniz bozuksa karşılaştığınız her ilişki ya da durum bu bozukluğu yansıtacaktır. Ego basitçe şu şekilde tanımlanabilir: Bu anla bozuk bir ilişki. Bu anla nasıl bir ilişki istediğinize şimdi karar verebilirsiniz.

“ Bu anın dostum mu, yoksa düşmanım mı olmasını istiyorum?”

Bu an hayattan ayrılmaz, dolayısıyla aslında hayatla nasıl bir ilişki istediğinize de karar veriyorsunuz demektir.

Bu anın dostunuz olmasına karar verdiyseniz ilk adımı siz atmalısınız:

Ona dostça yaklaşın, hangi kılıkta gelirse gelsin hoş karşılayın. Çok geçmeden sonuçlarını göreceksiniz. Hayat size daha dostane davranacak; insanlar ve durumlar size daha yardımsever yaklaşacak. Tek bir karar tüm gerçekliğinizi değiştirecek. Ama o tek kararı, böyle yaşamak sizin için doğal bir hale gelene dek defalarca yinelemelisiniz.

Zamanı bilincinizden çıkarırsanız egoyu da çıkarmış olursunuz. Bu tek doğru manevi egzersizdir. Burada sözünü ettiğimiz, psikolojik zaman. Yani egocu zihnin geçmiş ve gelecekte meşguliyeti ve bu anın kaçınılmaz varlığıyla uyum içinde yaşamaya karşı isteksizliği.

Hayata karşı geliştirdiğiniz hayır alışkanlığı ‘ evet’e döndüğünde, bu anın olması gerektiği gibi olmasına izin verdiğinizde, ego kadar zamanı da yok edersiniz. Ego ancak zamanı –geçmişi ve geleceği- bu andan daha değerli kılarsanız hayatta kalabilir.

Zaman hayatın yatay boyutu, gerçekliğin yüzeyindeki katmandır. Bir de hayatın dikey bir boyutu, yani derinliği vardır ve ona ancak bu anla erişebilirsiniz.

Farkındalık bu anda mevcut gizli bir güçtür. Bu yüzden ona mevcudiyet de diyebiliriz.

İnsan varlığının esas amacı ve dolayısıyla sizin amacınız o gücü bu dünyaya getirmektir.

Sizin ana amacınız eylemlerinize bilinç gelmesine olanak sağlamaktır. İkinci amacınız o eylemden ne sonuç elde etmek istediğinizdir. Eskiden amaç kavramı gelecekle birlikte anılırdı. Ama artık sadece bu anda, zamanı inkar ederek bulunabilen derin bir amaç var.

İkinci ve dış amacınız zamanın boyutunda yatar ama ana amacınız ‘Şimdi’yle ayrılmaz bir bütündür ve bundan dolayı zamanı yadsımayı gerektirir. Öyleyse bu ikisini nasıl bağdaştırabilirsiniz? Hayat yolculuğunuzun bu anda attığınız adımdan meydana geldiğini anlayarak. Her zaman sadece bu adım vardır ve ona tüm dikkatinizi vermelisiniz. Bu nereye gittiğinizi bilmemek anlamına gelmez; yalnızca önceliğin bu adımda olduğu ve hedefin ikinci planda kalması gerektiği anlamına gelir. Ve hedefte karşınıza çıkacaklar bu tek adımın kalitesine bağlıdır. Başka bir deyişle gelecekte sizi nelerin beklediği şimdiki bilinç halinize bağlıdır.

Bu an vasıtasıyla hayatın gücüne erişirsiniz ki bu da geleneksel olarak ‘ Tanrı’ diye adlandırılır. Buna sırt çevirdiğiniz anda Tanrı hayatınızın gerçeği olmaktan çıkar ve geriye yalnızca bazı insanların inandığı ve bazılarının inkar ettiği, zihinsel bir Tanrı kavramı kalır. Tanrı inancı bile hayatınızın her anını aşikar kılan canlı bir Tanrı gerçekliğinin ancak zayıf bir yedeğidir.

Share

Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.

Copyright © Dünya Ana