ALLAN KARDEC’in KISA OTOBİYOGRAFİSİ

Share

http://www.dunyaana.com/images/allan%20kardec%201.jpg « Bilim cahillerin gözlerinin önüne hergün bir mucize koyar. »
                                                              Allan KARDEC

Asıl adı, Leon Denizard Hippolyte Rival olan « Allan Kardec» 1804’de, Lyon’da dünyaya geldi, İsviçre’de iyi bir eğitimle yetiştirildi. Paris’te Pedagojik bir enstitü açtı.

1850’de, Fox Ailesi’nin Amerika’dan duyurduğu ruhçuluk, Fransa’yı da sarmış bulunuyordu.

Rivail, ruhlarla bağlantı kurdu ve bir Druid Rahibi olarak evvelce yaşadığını ve şimdi Spiritüalist deyimle reenkarne olduğunu, daha sonra yayınladığı « Ruhların Kitabı» nı, Sokrat, Swedenborg ve Napoleon’la işbirliği yaparak hazırladığını açıkladı. Allan Kardec ismini almasını kendisine « ruhsal rehberleri» söylemişti.  ( PLAYFAIR, Guy Lyon. The Indefinite Boundary, Herts, Panther Boks, 1977).

Böylece Allan Kardec olan L.D.H. Rivail, 1857 ile oniki yıl sonrasına rastlayan ölümü arasında beş kitap ve iki de broşür yayımlayarak Spiritizm adını verdiği öğretiyi bir sistem halinde topladı. Bu kitaplar şunlardır: The Spirits’ Book ( 1857), The Mediums’ Book ( 1861). The Gospel as Explained by Spirits ( 1864). Heaven and Hell ( 1865). Genesis ( 1867). Bröşürler: What is Spiritizm? Spiritizm Reduced to its Simplest Expression. Ayrıca, La Revue Spirite adında aylık bir dergide çıkartmıştır ki bu dergi halen Fransa’da yayımlanmaktadır.

Spiritlerin kutsal kitabı sayılan « Medyomların Kitabı», « Ruhçuluk Nedir?», « Ruhların Kitabı» adlı eserleri dünya çapında bir ilgi uyandırdı, değenildi, sevildi ve 1861’de, Barselona Piskoposu tarafından çıkarılan « Kitapların Yakılması Emri» bile, bu sevgiyi önleyemedi.

Allan Kardec, eserlerinin Avrupa’da milyonlarca satıldığı sırada, 1869’da öldü.

Allan Kardec’in bedeni Fransa’da, Pere-Lachaise mezarlığında gömülüdür. Mezar taşı, Gaulois’ların dolmenleri biçimindedir. Yüz yıldır, mezarından çiçek eksik olmaz, yığınla insan bu mezarla ilgilenir.

Allan Kardec’in harikulade yaşam öyküsü, GÖREVLİ bir insanın görevini yerine getirme süreci içerisindeki zorlu ve görkemli hazırlık safhasını ve görevin icrasının nice çile ve engellere karşın gerçekleştirildiğinin gayet güzel bir örneğidir. Altın Çağ’da beşeri evrim; Görev Sezgisi, Bilgisi ve Uygulamaları esasları üzere bir gelişim ve ilerleme göstereceği için, A. Kardec’in bu gayet bariz Vazifedar yaşamının, bir önemli kıyas bilgisi olarak gözetilmesi gerekir.

a - Fransa’da Ruhların Masa Dansları ve Allan KARDEC

Eğitim, aritmetik ve gramer üzerine çeşitli kitaplar yazan Leon D.H. Rivail sakin ve pratik zekaya sahip bir öğretmendi. İsviçre’ de eğitim görmüş olan Rivail, fiziki bilimler öğrenimi yönünden sağlam bir temel edinmişti. Bilindiği kadarıyla da okültle ilgili herhangi bir şeye karşı eğilim duymuyordu. Son eserlerinden bazılarını İngilizce’ye çeviren Anna Blackwell’in de yazdığı gibi:

« Bir Fransız’dan ziyade Alman’a benziyordu. Enerjetik ve sebatkar, ancak sakin bir mizaha sahip, ihtiyatlı… son derece mantıklı ve hem düşünce hem de faaliyetlerinde gayet pratik olan bir kişiydi…»

İkinci İmparatorluk zamanında Paris’te, darbelerle ruhsal irtibat masa-vuruş ( table-rapping) celseleri, kısa sürede, muntazaman yapılan sosyal bir faaliyet halini almıştı. O günlerde bir gazetecinin dediği gibi, Montmartre’dan Champs-Elysee’e kadar hemen hemen devrilmemiş hiçbir masa kalmadığından Prof. Rivail’in de er ya da geç ruhlar tarafından verilen bir mesajla yüz yüze gelmesi kaçınılmazdı. Bu celseler zahmetli bir işlemi gerektiriyordu: Hazır bulunanlar ellerini parmakları birbirine değecek bir şekilde, masanın üzerinde ileriye doğru uzatıyorlar ve belirli bir harf söylendiğinde masa ya yana yatıyor ya da bir ayağıyla döşemeye vuruyordu. Sonra neler olup bittiğini Pedro Mc Gregor’un «Ay ve İki Dağ» (The Moon and Two Mountains, London, Souvenir Pres, 1966) adlı kitabından izleyelim:

« ‘Kimdir o?’ sorusu, kaçınılmaz olarak darbeler vasıtasıyla, ‘Sizin ölü dediklerinizin ruhları’ şeklinde yanıtlansa dahi hiç kimse gerçekten bu yanıtın neler ima edebileceğini araştırma zahmetine girmedi. Aralarında yüksek kültürlüler ile okumuşların da bulunduğu bu insanlardan hiç biri, ‘ölüler’in mevcudiyetini tesbit etmekten ve kendilerini ilgilendiren kişisel sorunlar hakkında verilen olağandışı malumat karşısında hayrete düşmekten öteye geçmeye zahmet etmemişti… Profesör Rivail ( Allan Kardec) dışında hiç kimse bu celselerin sonuçları ile ilgilenmedi.»

Çok geçmeden, Prof. Rivail, alışagelmiş, önemsiz malumatın ötesine geçen ve sanki kendisine bütün bir yeni bilgi sistemini dikte eden mesajlar almakta olduğunu gördü. Ayrıca, masa aracılığıyla kendisine, önceki bir yaşamında adının Allan Kardec olduğu ve bu takma ad altında ruhların kendisine söyleyeceği şeylerin bir özetini içen kitaplar yazması gerektiği iletildi.

b - Allan Kardec’in Yaşam Öyküsü

- ( …)

- Bu son derece olağanüstü bir şey, dedi Mösyö Fortier. Masayı manyetize etmek suretile onu sadece çevirmekle kalmaz, onu konuşturabilirsiniz de, sual sorsanız o cevap verir.

- Bu daha başka bir şey, diye cevap verdi Mösyö Rivail. Bunu ancak
kendim gördüğüm zaman ve birisi bana masanın düşünen bir beyne, hisseden sinirlere malik olduğunu ve onun sonnambül kabiliyeti bulunduğunu ispat ederse inanabilirim. O zamana kadar lütfen bana müsaade edin ve bunda bizi uyutacak bir peri masalından başka bir şey görmediğimi söyleyeyim.

Bu konuşma manyetizör Mösyö Fortier ile öğretmen ve muharrir Mösyö Rivail arasında geçiyordu. Sene 1854’dür ve bütün Fransa, daha doğrusu bütün Avrupa yeni bir mevzu ile çalkalanıyordu: Masalar yerinden kalkıyor, sıçrıyor, dansediyor, sorulara cevap veriyor ve bin türlü hüneler gösteriyordu. Memlekette bu gibi tecrübelerle uğraşılmayan bir oturma odası bulmak zordu. Bunlardan  bir çoğu, şüphesiz, bunu bir salon oyunu, bir eğlence tarzında hafiften alarak bu işle uğraşıyordu.

İşte bu sıralarda Mösyö Rivail bu yeni hadiselerden ilk defa haberdar olmuştu. Sağduyusu onu, bu hadiseleri dış görünüşlerle kabul etmekten alıkoydu. O, sağlam kültüre sahip bir insandı; tedris ve terbiye mevzuunda bir çok kitaplar yazmıştı, hiçbir fantezi gölgesi taşımıyan ilmi bir düşünce alışkanlığına sahipti. Hissi olmaktan uzak, açık, berrak muhakemesi tahayyüllerine istikamet veriyordu. Biz burada Mr. Rivail’in (Hippolyte Leon Denizard Rivail), nasıl spiritüalizm üzerinde birçok mühim eserler veren, derlediği muazzam yekunu bulan malumatile, harikulade bir doktrinin ortaya çıkmasında amil olan spiritüalist Allan Kardec haline gelişini anlatacağız.

Hippolyte Leon Denizard Rivail, 3 Kasım 1804’te Lyon’da muteber ve eski bir aile içinde doğmuştu. Ecdadından çoğu güzide avukatlar ve hekimler idi. Genç Mösyö Rivail kısa bir zamanda ilmi ve felsefi mevzulara merak salmıştı. Tahsiline Lyon’da başladı ve Verdun’da ( İsviçre’de) tanınmış Prof. Pesalozzi’nin talebesi olarak tamamladı. Kendisini büyük istidadının tedris metodlarını yaymaya vakfederek bu zatın en güzide tilmizi olacaktı. Bir çok defa Profesör Pesalozzi, Verdun’da kapatmış olduğu müesseseye benzer başkalarını kurmak maksadıyla uzaklaşmak zorunda kaldığı zaman okula nezaret etmek şerefi genç Rivail’e düşüyordu. Bu durumlarda Mösyö Rivail bu vazifeyi mükemmel bir tazda başarıyordu. Daha o zamanlar ana dilinden başka Almanca, İngilizce, İspanyolca ve İtalyancayı konuşabiliyor, keza Flamanca ile de meramını anlatabiliyordu.
Denizard Rivail uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Dikkati çeken bir tarafı vardı, nazikti ve yakın dostlarına karşı çok neşeli idi. Askerlikten terhis olur olmaz Paris’te, Verdun’da çalışmış olduğu müesseseye benzer bir okul tesis etti. Bu işi, dayısı finanse etmişti.

Öğretmen ve muharrir arkadaşlarının bulunduğu dost muhiti içinde, Amelie Boudet isimli küçük bir genç hanımla tanıştı. Bu hanım da öğretmendi. Hali vakti yerinde bir ana babanın tek evlatları idi. Aslında Mösyö Rivail’den 9 yaş büyük olmakla beraber ondan 10 yaş küçük görünüyordu. 6 Şubat 1832’de evlendiler.

Bundan kısa bir müddet sonra okulu kapatmak mecburiyeti hasıl oldu. Çünkü Mösyö Rivail’in dayısı ve ortağı kumarda bütün parasını kaybetmişti. İş tasfiye edilince her birinin payına 45’er bin lira düştü. Mösyö Rivail bu parayı işletmek üzere başka bir arkadaşına tevdi etti ki, o da fena bir ticarete girişti, bir müddet sonra iflas etti.

Bu çifte başarısızlıktan sonra Mösyö Rivail parasız kalmış, karısının da yardımı ile çok daha ağır bir çalışmaya girişti. O sıralarda hayatını kazanmak için üç ticari firmanın hesap kayıtlarını üzerine almıştı. Bu ona yılda 7000 frank temin ediyordu. Uzun ve ağır bir çalışma gününden sonra, gecenin geç saatlerine kadar da yüksek pedagojik eserlerinin yanı sıra aritmetik ve gramer kitapları yazıyordu. Ayrıca Almanca ve İngilizceden çeşitli kitaplar tercüme ediyordu. Fauburg Saint Germaine civarındaki gençlerin ekseriyetinin devam ettiği Levy Alvares okulunun kurslarını da organize ediyordu. Rue de Serves’deki evinde 1835 ile 40 arasında serbest fizik, kimya astronomi kursları verdi. Bu kurslara pek çok kimse devam etmiştir.

Bu sıralarda o, bir çok ilmi cemiyetlerin azası olmuştu. Öğretim sistemleri üzerindeki yazısı 1831’de bir müsabakada birinci mükafatla taltif edilmişti. 1828’den 1849’a kadar bir çok kitaplar yazdı. Psikoloji, astronomi, kimya ve fizik üzerinde bol bol dersler verdi. Onun eserlerinden bir çoğu Fransız Üniversitesinde standart ders kitapları olarak kabul edilmiştir. Mösyö Rivail nihayet satış yapan kitapları sayesinde buhranlı mali durumundan biraz kurtulabilmişti.

İsmi artık tanınmış ve hürmet uyandırmıştı. Öğretim mevzuundaki bir çok kitapları memleketin her tarafında hakkile takdir edilmişti. O, şimdi başarılı bir öğretmen ve bir çok başarılı eserlerin müellifi olarak hayatın zevkini sürebiliyordu. Fakat çok daha mühim bir şey vardı ki, onun sağlam muhakemesini, parlak zekasını ve ilmi anlayışını bekliyordu.

Onun, dönen masa fenomenlerinden ilk bahsedildiği zaman vermiş olduğu soğuk ve objektif cevabı gördük. O bu mevzuu düpedüz reddetmeden, fakat ilmi deliller isteyerek, ilerde daha yakından tetkik etmek üzere kat’i bir eda ile bir kenara koymuştu. Herhangi bir görüşü benimsemeden önce; görmek, müşahede etmek, araştırmak istiyordu. Şüphesiz takınılması gereken en doğru tavır da bu idi. Bahis konusu olan şeyler bir mikroskop altına konulup, ölçülecek, tartılacak şeyler değildi.

Bilinmeyen ile karşılaştığı anda hisleri biraz karışıktı. Fakat keskin bir araştırıcı muhakeme kudretinden hiç bir şey kaçıp kurtulamazdı. Spiritüel aleme ait problemlerle temasının ilk safhalarından, daha sonra şu satırlarla bahsedecekti:

« O zaman, görünüşü itibariyle tabiat kanunlarına aykırı ve izahı kabil olmayan ve mantık ve muhakemenin kabul etmek istemediği bir vakıa karşısında idim. Hiç bir şey görmüş ve müşahede etmiş değildim. Dürüst ve sadık insanlar huzurunda yapılan bu tecrübeler bana bunların tamamen maddi tezahürat olması ihtimalini düşünmeğe sevkediyor fakat ‘Konuşan Masalar’ ı bir türlü aklım almıyordu.»

Daha sonra dostu M. Carlotti ile karşılaştı. Fakat bir Korsikalı olan M. Carlotti bu mevzuda çok heyecanlı idi ve M. Rivail onun anlattıklarını kaydı ihtiyatla dinledi. Şu varki, M. Carlotti bu olaylarda ruhların rolünden bahseden ilk şahıs olmuştu. Dostunun sözlerine inanmış olmaktan çok uzak olan M. Rivail, bu fenomenler hakkında daha şüpheci oldu.

M. Carlotti:

- Siz de kani olacaksınız.

M. Rivail:

- Olmayacağımı iddia edemem, dedi. Bakalım göreceğiz.

1855 Mayısında M. Rivail, manyetizör M. Fortier’in refakatinde onun süjesi Madame Rogeryi ziyaret etti. Orada M. Patier ve Mme Plainemaison ile tanıştı. Onlar da ruh tezahürlerinden bahsettiler. Fakat coşkun mizaçlı M. Carlotti’ninkinden farklı bir üslupla M. Patier bir devlet memuru idi. Çok kültürlü ve fikirlerini hiç bir heyecan izi taşımayan muntazam, serin ve mantıki bir silsile içinde anlatan ciddi ve sakin bir şahıstı. M. Rivail’i Mme Plainemaison’un 18 Rue Grange Botelere’deki evinde bazı tecrübelerde hazır bulunmaya davet etti. Mayısın bir Salı günü olacaktı. Kardec’in notlarında günden bahis yoktu. Vakit, akşam 8 idi.

Kardec şöyle söylüyordu:

« Orada ilk defa dönen masa hadisesine şahit oldum. İmkansız görünen bir şekilde sıçrıyor sağa sola koşuyordu. Benim bu mevzudaki düşüncelerim değişik olmaktan uzaktı orta yerde bir sebebe dayanması gereken bir vakıa vardı. Halkın bir salon oyunu haline getirdiği bu tezahüratın zahiri manasızlığı arkasında daha ciddi bir şeyin bulunduğunu görebiliyordum. Bu hadise yeni bir kanunu açıklıyordu. Bunu derin bir surette tetkik etmeye karar verdim.»

« Derin tetkik» fırsatı çıktı. Mme Plainemaison’un evinde Mösyö Bandüs ile tanıştı. Bandüs evinde haftada bir seans yapıyordu. M. Bandüs’ün evinde nihayet M. Rivail istediği mevzuu tetkik fırsatı bulacaktı. Asla teorilerden başlamadı. Müşahede etmek, mukayese etmek ve neticelere gitmek yolunu tuttu. Eserden müessire, neticeden illete ulaşacak, vakıaları sağlam mantıki zincirine tevdi edecek, ve tahlil edilmekte olan mevzu ile ilgili bütün zorluklara tatbik edilerek, onları halledecek vasıfta olmayan hiç bir izahı kabul etmeyecektir. Bu, daha onun lise sıralarında iken ev ödevlerinde tatbik ettiği hayat boyu süre gelmiş bir alışkanlığı idi. Önündeki masaiyi gayet iyi tartışıyordu. Böyle bir fenomenin mazi ve istikbalin tezatlarla dolu ve esrarengiz problemin anahtarını ihtiva ettiğini hissetmekteydi. Farkediliyordu ki, bütün hayatı boyunca aradığı izah burada idi. Kısacası, bu onun bütün fikir ve inançlarında tam bir devrim teşkil ediyordu. Müteyakkız davranması fakat mevzuu hafiften almaması gerekiyordu; kendisini idealizm veya fantaziye terketmeden, ayağını sağlamca basması lazımdı, yoksa feci hatalar içinde sürüklenip gidebilirdi.

Daha sonra Allan Kardec şöyle diyecekti:

« Gözlemlerimin ilk sonuçlarından birisi, insan ruhu olmak hasebiyle, bu bedensiz varlıkların da, ne en yüksek hikmet, ne de en yüksek bilgiye sahip olmadıklarını görmek oldu. Bilgileri sınırlı idi. Evrimleri ile orantılıydı ve herhangi kişisel bir yorumdan daha fazla değere sahip değildi.»

Bu müşahede onu çok ciddi hatalardan koruyacaktı. Çünkü onu bir iki bedensiz varlığın fikir ve görüşleri üzerine henüz olgunluğa ermemiş teoriler kurmaktan korumuş oluyordu.

Bu çok mühimdir ve bütün ruhi araştırmalar tarihi boyunca, ta bugüne kadar doğruluğunu muhafaza etmiştir. Mesela reenkarnasyonu alalım: Bu konu üzerinde milletler arası spiritüalist hareketi içinde dahi birbirinden farklı görüşlerin mevcut olduğu bir hakikattir. Büyük bir grup reenkarnasyonu sadece bir vakıa değil aynı zamanda felsefi ve ahlaki bir icap olduğunu savunurken, diğer bir kısım spiritüalistler reenkarnasyona inanmıyorlar. Diğer üçüncü gruptan daha bahsedebiliriz ki, bunlar da hiç bir görüş üzerinde ısrarla durmuyorlar, bunu şahsın kendi kararına bırakıyorlar. Biz bu noktadan bahsederken, muarızlarımız derhal, bedenlerinden kurtulmuş ruhların dahi bu hususta henüz anlaşamadıklarını hatırlatıyorlar. Bu gayet tabiidir, çünkü henüz onlar da aşağı yukarı bedenli iken sahip oldukları aynı peşin hükümleri taşımaktadırlar. Sadece fani bedeninizi toprağın altına bırakmış olma keyfiyetinin sizi bir anda hikmet ve deha ehli kılması icap etmez. Bu sebeple bedensiz bir enkarnasyon aleyhtarının, ta ki onun bu kanaatlerini değiştirecek bir durumla karşılaşıncaya kadar reenkarnasyon hakkındaki inanmazlığını muhafazaya eğilimli olmasının sebebi budur.

c – Modern Spiritizm’in İlk Kuruluşu

Allan Kardec’in araştırmalarının başında vardığı ilk netice, ruhların bilgilerinin, onların tekamül dereceleri ile hudutlanmış olduğu idi. İkincisi ise, her varlığın, öbür alemden onun tabiriyle « kendi muhitlerinin ancak, kısmi bir tarifini verebildikleri» idi. Bir varlık diğer aleme ait herşeyi asla bilip söyleyemezdi. İzah edemezdi. O kendi şartlarının dışındaki şartlardan hiç bir şey bilemezdi. Binaenaleyh öbür hayatın öbür tarafını biraz daha iyi bilip öğrenebilmek için bir çok ruhlara sormamız ve onlardan alınan malumatı mukayese etmemiz  ve onların ehemmiyet ve kıymetlerini tanzim etmemiz gerekiyordu. Üstelik onlar sadece kendi şahsi tecrübelerinden bahsediyorlardı. Ve hususi mahiyette bir açıklama yapmak imkanına sahip bulunuyorlardı.

Okuyucu bütün bu mütalaaları Allan Kardec’in kitaplarında bilhassa Post-Humous Works’da bulacaktır.

Başlangıçta bulduğu şeyler onu pek şevklendirmemişti ve eğer Carlotti’nin, İlimler Akademisinden Taillandier’in, Tiedman, Mauthsse’nin baba ve oğul Sardou ve naşir Didier’in ısrarları olmasaydı o mevzuu bırakıp daha başka şeylerle meşgul olmayı tercih edecekti. Bu çok yüksek kabiliyetli şahısların teşkil ettiği grup; medyomluk yoluyla 50 cilt kitabı dolduran yığınla malumat elde etmişlerdir.

Ve onlar Mösyö Rivail’i, onun sağlam muhakemesini, kültürünü, sentez kudretini gayet iyi biliyorlardı.

Almış olduğu tebliğler o halleriyle pek de işe yarayacak durumda değildi.

Bir kimsenin onları sıraya ve nizama koyması ve onların içindeki özbilgiyi çekip çıkarabilmesi lazımdı.

Bunu yapabilecek adam da Mösyö Rivail’den başkası değildi.

Böylece tam 50 not defteri tetkik ve tenkid edilmek üzere ona devredildi. Fakat, o, bunları bir müddet için bir kenara kaldırdı; çünkü bu iş oldukça sıkıcı ve çok zamana ihtiyaç gösteren bir işti, onun ise faaliyetle dolu hayatı içinde yapacağı daha bir yığın işi vardı.

Sonra bir gece, bir bedensiz varlık medyom vasıtasile evvelki hayatında Galya’da Druidler arasında Mösyö Rivail’in arkadaşı olduğunu beyan etti. O zamanlar, yani evvelki hayatında, bu dost ruha göre Mösyö Rivail’in ismi Allan Kardec’ti. Şimdi onun  - Rivail’in-  önünde mühim bir vazife vardı. O bu işi kolayca üzerine alabilir ve yüksek hedefine kadar ulaşabilirdi. Ruh, ona bu yükü taşımasında yardımcı olacaktı.

O zaman M. Rivail tüm not defterini inceleyip, tekrarlamaları hıfz ederek, noksan kalmış ve doldurulması gereken boşlukları ve aydınlatılması gereken karanlık kısımları nazarı dikkate alarak okumaya karar verdi. Bundan sonra ruhlara Boudin’lerdeki celseler hususi bir maksat taşımadığına göre M. Rivail, psikoloji ve felsefe bahislerinde kendisini ilgilendiren problemleri çözümlemeye karar verdi. Her seansta, önceden bir seri sualle ortaya çıkıyor, bu sualler vazıh ve mantıki şekilde cevaplanıyordu. Bu bir dönüm noktası idi. O andan itibaren seanslar ciddi bir mahiyet almıştı. Yüksek bir moraliteye sahip varlıklar M. Rivail’in ortaya koyduğu sualleri sabırla cevaplandırıyorlardı.

Sonradan kendi anlattığına göre, o, bu sualleri o zamanlar kendisini aydınlatmak için sormuştu. Mamafih, zaman ilerledikçe, celselerin bir doktrin teşkil edecek surette gelişim kaydetmekte olduğunu müşahede etmişti. Daha sonra bu çok alaka verici mevzu ile ilgilenecek başka insanların da bilgi edinmeleri için bunları neşretmek fikri ona geldi. İşte tatminkar bir şekilde cevaplanmış ve ikmal edilmiş bu sualler « Ruhların Kitabı» adını taşıyan eserin temelini teşkil etmiştir.

M. Rivail etüdünü tamamladıktan sonra, onu başka bir medyom, Japhet vasıtasile ruhlara takdim etti. Bu, önce genel seanslarda, daha sonra ruhların tavsiyesiyle özel celselerde yapıldı. Eser böylece dikkatle ve itina ile kontrol ve tadil edildi. Buna rağmen M. Rivail tam manasıyla tatmin olmamıştı.

Eseri on ayrı medyoma verdi, bu arada tekrar tekrar denemiş olduğu bazı nazik sualler üzerinde daha büyük bir hassasiyetle durdu. Ondan sonra bütün kitap M. Rivail tarafından notları mukayese etmek ve alınan malumatı tasnif etmek suretiyle tekrar gözden geçirildi. M. Rivail tefekkür saatlerinin sessizliği içinden nihayet « Ruhların Kitabı» adlı eseriyle ortaya çıktı.

Kitap 1857 Nisanında neşredildi.

Kitabın istikbali ile ilgili herhangi bir yanlış anlaşmayı bertaraf etmek düşüncesiyle M. Rivail kitabı, ruh dostunun ve rehberinin söylediğine göre evvelki hayatında Duruid’ler arasında taşımış olduğu Allan Kardec adı altında neşretmeye karar vermişti.

Bu dikkate değer kitabın ilk baskısı şaşılacak bir başarı kaydetti. 1858’de ikinci baskısı yapıldı. Her yerden, herkesten mektuplar gelmeye başladı. Ona mektup yazarak sual soran, tavsiye isteyen, fikir veren, tenkid eden bütün insanlara cevap verebilmek için bir şey yapmak lazımdı. Bir gazete tesis edilmesi gerektiğini düşündü.

1 Ocak 1858’ de « Revue Spirite» bu boşluğu doldurmak üzere ortaya çıktı.

Vazifesinin en zor kısmı henüz başlamamıştı. Sanki gökler başına inmişti. Bir halk düşmanı olarak, takiplere, takbihlere, nefretlere hedef oluyordu. Öğrettiği şeyler tahrif ediliyor, hizmet ettiği, yardım ettiği insanlar aleyhine dönüyordu. Bir çok defa artık daha fazla tahammül edemeyeceğini düşündü. Birkaç defa sıhhati iyice bozuldu, fakat her nasılsa, spiritizma problemleri üzerindeki araştırma ve çalışmalarına devam edebildi ( *).

Düşmanlarının kendi aleyhinde neler söyleyip yaptıklarına aldırış etmeksizin, çalışmalarını daha da arttırmaya gayret etti:

Ruhlar aleminden, bütün bunlara göğüs germesi icap ettiği bildirilmişti.

1861 Ocak ayında yeni bir kitap ortaya çıktı: « Medyomların Kitabı». Allan Kardec’in geliştirdiği esaslar ve medyomlar için uluslararası iyi bir yetiştirme programı meydana getirmek üzere bu kitabın birçok dillere tercümesi icap ediyordu. Bu sıralarda onun eserleri Fransa’da ve memleket dışında geniş bir takdir ve şöhrete ulaşmış bulunuyordu.

———
( *) Dostluğa karşı böylesine nankörlüğü  kişiliklerinin bir parçası yapanların kulakları çınlasın...

1861’de İspanya’nın Barcelona şehrinde Engizisyon ( Inquisition), spiritizma mevzuunda 300 kitap ve mecmua yakmıştı. Bu ateşi besleyen yığın arasında Kardec’in yayımlanmış iki eseri müstesna bir yer işgal ediyordu. Kardec, diplomatik kanallardan hareket etmeyi düşündü. Çünkü kitaplar İspanya’ya kanuni yollardan girmişti. Ve hükümet ne kitapları geri veriyor ne de onlara ödenmiş vergiyi iade ediyordu. Halbuki rehber ruhlar ona aksini tavsiye ettiler. Gülünç ve canavarca tüm hareketleri seyredecekti. Rehber ruhlara göre, kitaplarda mevcut fikirleri yayma yolunda bu hal, daha da iyi neticeler tevlit edecekti. Ve onlar haklı idiler.

Bu arada Kardec seyahatler yaptı, konferanslar verdi, birçok makaleler yazdı, mektupları cevaplandırdı, yeni kitaplar neşretti. Yorucu çalışma programı içinde kaderde bir de, 1858’de kurulan Spirit Cemiyeti’nin çalışmalarına öncülük etmek de vardı.

1869’da Cemiyet 40.000 Frank sermayeli bir korporasyona dönüştü. Gayesi « Revue Spirit» i ve Alan Kardec’in kitaplarını neşretmekti. Yeni organizasyon Nisan 1869’da resmen kurulacaktı. Allan Kardec daha elverişli bir binaya taşınmak üzere hazırlıklarını yapıyordu ki 31 Mart 1869’da bir kalp sektesi ile daha yüksek bir hayata intikal etti. 65 yaşında idi.

Kardec’in kabri şimdi Paris’te Pere Lachaise mezarlığındadır. Sayısı milyonları bulan izleyicileri dünyanın her tarafından senede bir kere buraya gelirler.

Onun hayatı ve mücadeleleri yeni bir hakikate sahip olmuş ve onu söylemek ve neticelerini göze almak cesaretiyle dolu bütün insanların öyküsüdür.

Bunca emek ve gayretlerle ortaya çıkardığı doktrin, bugün bütün dünyaya yayılmış, kitapları birçok lisanlara çevrilmiş sayıları gitgide artan bir okuyucu çevresine sahip olmuştur.
Sağlam bilimsel muhakemesinin yanısıra, Allah hakkında, en temiz ve katıksız Hıristiyanlık prensipleri hakkında derin iman ateşini daima muhafaza etmiştir.

« Merhametten ve şefkatten başka kurtuluş yolu yoktur.» şeklindeki hayat düsturunu sadece sözleriyle değil eylemleriyle de doğrulamıştır.

Onun eserlerini bilmeyen bir kimse Spiritüalizmanın hakiki manasını bihakkın anlamış olduğunu asla iddia edemez ( *). Kardec’in kitaplarını okurken onların bir tek kelimesinin dahi değiştirilmesi, veya çıkarılmasının mümkün olmadığını görürsünüz. Söylediği her söz sağduyu için onun zekasını ve ilmi değerini göstermektedir. Emin olmadığı herhangi bir söz söylememiştir. Bir kere şöyle bir söz sarfetmişti:

« Spiritizma ilmi bir hüviyet alacaktır, aksi halde hiç bir değer taşıyamaz.»

İlk kitabının basıldığı günden bu yana bir bütün asır geçti. Bilim muazzam bir ilerleme kaydetti, atomdan yıldızlara kadar Kainatın her köşesine uzandı. Kardec’in münakaşasını yaptığı problemlerden bir çoğu, daha geniş bir şümul kazandı ve yeni ışıklarla aydınlandılar. Fakat ilmi gelişim bunların ihtiva ettiği esas hakikatlere dokunmadı. Onun söylemiş olduklarından pek çoğunun ilim teyid etti. Kardec’in fikirlerini takip etmiş olanlar istikbalden emindiler. Onlar hakikate bağlanmışlardır. Ve hakikatin zamandan korkusu yoktur.

Share

Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.

Copyright © Dünya Ana